Azerbaycan'da staj yaptığım bir dönemde, okul müdürü de dersi izlemeye girdi. Konumuz üslü sayılardı. Soru çözmesi çok istekli öğrencilerden birini kaldırdım. Tahtayı baştan ayağa doldurdu. Açıkçası kendim bile şaşırdım. Çünkü bu küçük hanımefendi, kanıtlama yöntemi kullanarak soruyu çözmüştü. Sonra sınıfa yöneldim, başka bir çözüm yolu bilen var mı diye sordum. Kimsede ses yok. Geçtim sorunun başına, yalnızca birkaç tebeşir hareketi ile soruyu çözdüm; işte bu kadar! Herkes çok şaşırdı, sonuç doğruydu ve kısacık sürmüştü. Derken, müdür itiraz etti. Bu arada müdürümüz de matematikçiydi. "Böyle matematik olmaz" dediğinde, "neden olmasın?" demiştim. "Biz Türkiye'de böyle öğreniyoruz" diye de ardını getirmiştim. "O yüzden matematik bilmiyorsunuz" diye tartışmayı sürdürdü. Öğrencilerin önünde benimle böyle konuşmasına gıcık olup, sınıftan çıkmasını istedim. Gururuna yediremediği için sonrasında olay büyüdü. Milli Eğitim Müdürlüğüne dek uzandı olay.
Demem o ki; Azerbaycan'daki matematik eğitimi Sovyetlerden kalma gelenekle sürdüğü için bizden katkat daha iyi. Üstelik Türkiye'deki birçok matematik fakültesinde eğitim görevlisi büyük çoğunlukta hep Azerbaycanlı. Saygın matematik dergilerinde önemli oranda yazarlar yine kardeş ülkemiz Azerbaycan'dan.
Bizdeki durum, bu görüntüdeki eğitim düzeneğinden kaynaklanıyor. O gün müdürün dediği gibi; "Sen riyaziyyat yox, tapmaca öyredirsen". Ülkece bulmaca çözüyoruz işte.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder